17 Nisan – 27 Eylül, Plüton Retro Hareketinde
Geriye dönüşümsüz değişimin istisnasız gezegeni Plüton,
17 Nisan Pazar günü durağan hale geçişi sonrası 19 Nisan Salı günü retro hareketine başlayacak, 164 gün boyunca sürecek olan retro dönemi sonunda, 27 Eylül Salı günü Oğlak burcunun 14. derecesinde retro hareketi sona erecek.
Astrolojide yeniden doğuşun sembolü Plüton, kişiyi ve toplumları bilinçsel olarak olduğundan daha ileriye götürebilmenin bazen karanlık bazen aydınlık yüzünü taşır. Yaşamın içerisinde bireysel ve toplumsal olarak yaşanılan her büyük değişim ve dönüşümlerin arkasında Plüton’un temsil ettiği yıkıcılık ve yaratımcılık gücü vardır.
Geriye dönüşümsüz değişimin istisnasız gezegeni Plüton, retro hareketi süresince; bireysel olarak hissedebileceğimiz gibi çok daha fazlası toplumsal olarak yaşayacağımız, karşılaşacağımız etkiler içeriyor olacak.
İçe dönüş enerjisi barındıran, bizi kendi iç dünyamıza döndürecek, sorgulamalarımızla, hesaplaşmalarımızla, sırlarımızla kendimiz ile yüzleştirecek ve yola devam etmeden önce değişimin değişmez bir kural olduğu evrende, kimimizin bir gözlemci, kimimizin başrolde bir aktör gibi kendisini olayların içerisinde bulacak olabileceği zamanlar olacak Plüton retrosu.
Plüton’un ülkemiz haritasının 7 evinden transfer yapıyor oluşu ile; ülkemiz ve dış ülkeler arasında; gerek ticari gerek askeri alanlarda gerginleşebilecek çatışma ve rekabet ortamı yaratabilecek enerjilerin açığa çıkacak olabileceği, uzlaşma bulmamış sorunların su yüzüne çıkışı ve kriz yaratan durumların içerisine girilebilecek ilişkiler yaşanabileceği söylenilebilinir.
Gerilim ve stress etkisi altında olabileceğimiz bu süreçten; sabit fikirliliğe düşme, bir fikirde saplantılı kalma, dengesini yitirmiş cesaret gibi,ruhsal ve bedensel gücümüzü zayıflatan durumlar içerisine girmekten kaçınarak yüksek farkındalık hali ile bakmaya çalıştığımız kendimiz ve dışsal olaylar arasında bizi çok daha üst bilinç seviyesine çıkaracak kişisel değerler kazanarak çıkabiliriz. Yeter ki karanlığın aydınlığın olmadığı yer olduğunu unutmayalım…
Sevgiyle,
Dilâra Başar Efeoğlu