Venüs, Terazi burcu yolculuğuna başlamışken, mitolojik efsanesinde Venüs’ü tanımak isteyebilirsiniz.
Aşk ve Güzellik Tanrıçası Aphrodite (Venüs)
Afrodit veya Aphrodite Yunan mitolojisinde aşk ve güzellik tanrıçası. Roma mitolojisindeki ismi Venüs’tür.
Venüs; aşk, güzellik, ilişkiler, uyum, tutku ve cinsel dürtünün doğasına ait bilgiler veren gezegen olarak astrolojik haritalarımız aracılığıyla, her birimizin hayat içerisinde bu doğaya ait olan güdülerimizin nasıllığını ifade eden göstergelerden biridir. Harita içerisinde yerleşimi ile Venüs, sevme ve sevilmeye karşı duyuyor olduğumuz arzunun nasıl bir karşılık ile tatmin bulacak oluşu ve bu tatmin duygusunu kendimize yansıtabilme kapasitemiz hakkında bilgi verici gezegen olarak çalışır.
Gök Tanrı Uranos’u (Uranüs) yenerek başa geçen Kronos’un (Satürn) mitolojik öyküsünden hatırlayacağımız şekilde, Kronos, kendi çocuklarını yerin en dibine hapseden Tanrı babası Uranus’u bir orak ile etkisiz hale getirmiş ve kendi ile birlikte diğer kardeşlerini de kurtarmıştır. Uranos’un hadım edilmesi ya da canının alınması ile geriye kalan bedeni parçalarının Tanrıça Gaia tarafından okyanus sularına atılması ile başlayan bir başka mitolojik efsane Aphrodite’nin (Afrodit) hikayesidir.
Yunan didaktik şiirinin babası olarak bilinen ünlü ozan Hesiodos “Theogonia” (Tanrıların Doğuşu) adlı eserinde bu tanrıçanın denizin köpüklü dalgalarından doğduğunu söyler ve Afrodit’in doğumunu dizelerinde şöyle anlatır;
“Dalgalı denize atar atmaz onları
Gittiler engine doğru uzun zaman.
Ak köpükler çıkıyordu tanrısal parçalardan,
Bir kız türeyiverdi, bu ak köpükten.
Önce kutsal Kythera’ya uğradı bu kız,
Oradan da denizle çevrili Kıbrıs’a gitti,
Orada karaya çıktı güzeller güzeli tanrıça,
Yürüdükçe yeşil çimenler fışkırıyordu
Narin ayaklarının bastığı yerden.
Aphrodite dediler ona tanrılar ve insanlar,
Bir köpükten doğmuş olduğu için”
Bu öykü Theogonia’daki en çarpıcı öykülerden biridir. Aynı zamanda tanrıçanın adının da bir açıklamasını sağlar. Aphros köpük anlamına geldiğine göre, Hesiodos’a göre Aphrodite’de köpükten doğma anlamına gelir.
Rüzgarları ile denizleri köpürten Batı rüzgarı tanrısı olan Zephyros böylece Afrodit’in doğmasını sağlar ve uzunca bir süre sedef bir midye kabuğu üzerinde Zephyros’un rüzgarları ile okyanus üzerinde dolaştırılan Afrodit, günlerden bir gün doğduğu yer olan bugün için Kıbrıs suları açıklarından Zephyros Antik şehri (Mersin) kıyılarına yaklaşır.
Uranos’un okyanus suları ile birleşmesinden doğan Afrodit, biz insanoğlunda yaratılışsal olarak yer alan Venüs’e ait aşk, sevgi gibi soyut kavramlar taşıyan temel prensiplerin kozmiksel ve bilinçaltından geliyor oluşunun bir anlatımı olsa gerek.
Kıyıya yaklaşan sedef midye kabuğu içerisinde ışıltılar saçıyor olan Afrodit’i doğanın ve zamanların Tanrıçaları olan Hora’lar karşılarlar ve güzeller güzeli kızı karaya çıkarırlar. Yürüdüğü yerlerde çimenlerin yeşerdiği, geçtiği yerlerde renk renk kokulu çiçeklerin açtığı köpüklerin kızı dedikleri Afrodit’in güzelliğine güzellik katarak taktıkları takılar ile süsleyen Hora’lar iki beyaz güvercin eşliğinde onu tanrılar ve ölümsüzler katına, Olympos’a götürürler. Birçok mitoloji kaynağı aşk tanrısı olan Eros’u Afrodit’in oğlu olarak kabul ediyor olsada Hesiodos’a göre Eros oğlu değil yanında onunla okyanus üzerinden beri yol alan ölümsüzlük sahibi bir tanrıdır.
Afrodit’in güzelliği karşısında büyülenen Olympos’taki tanrılar bu güzeli görünce hayranlıklarını gizleyemezler, Afrodit ise güzelliği ile sadece tanrıların değil insanlarında gönlünü fethetmiştir. İnsanların kalplerine sevgi ve aşk tohumları serpmekte onlara neşe ve sevinç vermektedir. Fakat diğer yandan kimi zaman bu neşe ve sevinç acıyada dönüşebilmektedir.
Sevgi, aşk ve güzelliğin tanrıçası Afrodit, Zeus’un oğlu olan Hephaistos ile evlenmiş fakat bu evliliğinde aradığı sürekliliği hiç bulamamıştır. Savaş tanrısı Ares (Mars) ile olan herkes tarafından bilinen ilişkisinden Afrodit ve Ares’in 3 çocukları olur. Doğan üç çocuk Phobos(Korku), Deimos(Dehşet), Harmonia(Uyum)’dır. Sevginin ve aşkın gezegeni Venüs ile ihtirasın, fiziksel gücün gezegeni Mars’ın birleşimi bu iki gezegene ait özelliklerin ilişkiler içerisinde uyuma ulaştırılma çabasının, karşıtlıkların denge içerisinde birleştirilme ilkesinin sembolik bir yansıması olarak karşımıza çıkar. Bir bacağı topal olan ve en çirkin tanrı olarak bilinen Hephaistos ise tanrılar ve insanlar tarafından sevilen ve demircilik zanaatıyla uğraşan, zamanın ateş tanrısıdır. Hephaistos bir tuzak kurarak kendine ihanet ettiğini öğrendiği karısı Afrodit’i (Venüs) aşığı ile birlikte (Mars) kendi yapmış olduğu demir kafesin ağları içerisine hapseder ve ancak Tanrı Zeus’un isteği ile onları affederek kafesin dışına çıkmalarına izin verir. Hephaistos kendi sakatlığından sorumlu tuttuğu annesi Hera’yı da cezalandırmak için demir bir taht hediye etmiş, tahta oturması ile demir ağ içerisinde kalan Hera yine Zeus’un isteği ile ancak Hephaistos tarafından serbest bırakmıştır.
Çirkin ve topal olan Hephaistos ile Afrodit’in evliliği herbirimizin içinde varolan kendimize verdiğimiz değer anlayışını ifade eden bir sembolizmadır. Haritalarımızdaki Venüs’ün yerleşimi kişisel olarak kendimize karşı duyduğumuz sevgi ve kendimize karşı veriyor olduğumuz değer hakkında bilgi verici olarak çalışmaktadır.
Güzelliğine olan düşkünlüğü ile bilinen Afrodit düzenlenen bir düğünde en güzel seçilmiş olmasının baş döndürücü zevki ile onu en güzel olarak seçmiş olan Paris’in işine yarayacak bir yardım yaparak ünlü Truva Savaşı’nın çıkmasına yol açar. Zaman zaman kıskançlık ve öfke duyguları ile intikam alma peşine düşen Afrodit, Kıbrıs kralının karısının kızı Smyrna’nın kendinden daha güzel olduğunu ilan etmesi üzerine intikamını almak için Smyrna’yı kendi babasına aşık etmiş ve Kral’ın bunu öğrenmesi ile kızının başını kılıçla kesmesine sebep olmuştur. Burada yer alan mit’de Venüs’ün taşıdığı aşk ve güzellik anlayışının her zaman uyum ve denge taşıyor olmayan, aşırı sahiplenicilik ve tutku içeren yanı ile de karşılaşıyoruz.
Afrodit, kralın kızını ölümünden sonra myrra (sarı sakız) ağacına dönüştürür. Birkaç ay sonra ağacın içinden Adonis adı verilen bir çocuk çıkar. Çocuğun güzelliğinden etkilenen Afrodit onu alıp büyütmesi için Persephone’ ye emanet eder. Ama Persephone çocuğu geri vermek istemez. Aralarında çıkan tartışmaya tanrılar bir çözüm getirir ve Adonis’in 6 ay Afrodit’in 6 ay Persephone’nin yanında kalmasına karar verirler. Adonis, Persephone’nin yanına yeraltına indiğinde yaz biter, yeryüzünde kış başlar; yeryüzüne çıktığında toprakların bereketi tekrar gelir ve ilkbahar olur.
Kadın güzelliğinin ve estetiğin simgesi olan Afrodit (Venüs) bir çok sanatçıya ilham kaynağı olmuştur. Altın mücevherler onunla sembol bulur. Kuşlardan güvercin, ağaçlardan Mersin ağacı ve çiçeklerden gül onun simgeselliğini taşırlar.
Dilâra Başar Efeoğlu
Mitolojik hikaye için faydalanılan kaynak,
Bedrettin Cömert, Mitoloji ve İkonografi adlı eseri
Hesiodos’un Theogonia’sında Yakın Doğu Etkileşimi, Emre Ceren, İlayda Sanin
https://tr.wikipedia.org/wiki/Afrodit